Pastoral Amerika filmi, dışarıdan bakıldığında her şeyin kusursuz ve mükemmel göründüğü bir aileye odaklanıyor. Ancak bu dış görüntünün ardında, çok daha karmaşık ve derinlemesine keşfedilecek olayların olduğunu görüyoruz. Filmde, gençliğinde okulun yıldız atleti olarak tanınan ve şimdi ise başarılı bir işadamı olan Seymour "Swede" Levov'un hayatı anlatılıyor. Ailesiyle, yani eski güzellik kraliçesi karısı ve ergenlik çağındaki kızıyla sakin ve mutlu bir yaşam sürdüren Levov'un huzuru, kızı Merry'nin birdenbire ortadan kaybolmasıyla sarsılır. Merry'nin radikal bir siyasi terör eylemine karıştığı ve bu sebeple arandığı haberinin ardından, baba Levov ne pahasına olursa olsun kızını bulmak için kararlılıkla yola koyulur. Bu süreçte Levov, sadece kızını bulmaya çalışmakla kalmaz; aynı zamanda ailesinin ve kendi hayatının ne kadar karmaşık ve zorlu olduğunu da fark eder. Kızının bu tür bir eyleme nasıl bulaştığını anlamaya çalışırken, aslında kendi hayatındaki ve ailesindeki kusurları, eksiklikleri ve çatlakları da görmeye başlar. Film, Ewan McGregor'un yönetmenlik koltuğuna oturduğu ilk deneyimi olması nedeniyle de dikkat çekiyor. McGregor’un bu yönetmenlik denemesi, izleyicilere Phillip Roth’un Pulitzer ödüllü romanından uyarlanan zengin ve etkileyici bir hikaye sunuyor. Pastoral Amerika, ailenin tüm bireylerinin iç dünyasını ve yaşanan olayların ardındaki derin psikolojik çatışmaları ortaya koyarak, izleyicilere düşündürücü anlar yaşatıyor. izlesene iyi seyitler diler!.
